Son günlerde dünya gündemini meşgul eden İsrail-İran çatışması, yalnızca bölgede değil, aynı zamanda küresel siyasi dengelerde de önemli etkilere yol açmış durumda. ABD basını, bu savaşta öne çıkan aktörlerin şaşırtıcı bir biçimde eski Başkan Donald Trump’ın en yakın dostları olduğunu öne sürdü. Savaşın dinamikleri, uluslararası stratejiler ve en önemlisi, güç dengeleri etrafında şekillenirken, bu durum Amerika’nın Orta Doğu politikalarının da sorgulanmasına neden oluyor. Peki, gerçekten Trump’ın dostları bu savaşta kazanan taraf mı oldu? İşte detaylar.
Donald Trump, President olarak görev yaptığı süre boyunca, çeşitli ülkelerle kurduğu ilişkiler ile biliniyor. Özellikle İsrail ile olan sıkı dostluk ilişkisi, Trump’ın siyaset sahnesinde en çok öne çıkan konulardan biriydi. Trump yönetiminin, İsrail'e yönelik destekleri, bu ülkenin güvenliğini artırmaya yönelik adımlarla birleşti. Bu bağlamda, İran’a karşı yürütülen politikalar ve bunların savaş ile sonuçlanması, Trump’ın dostları arasında bulunan bazı güçlerin bu denklemde oynadığı rolü sorgulamamıza neden oluyor.
Öte yandan, İsrail ve İran arasındaki ilişkilerin tarihsel bir derinliği var. Yüzyıllardır süregelen düşmanlık, son yıllarda nükleer programlar ve bölgesel hakimiyet mücadeleleriyle iyice tırmandı. Trump'ın, İsrail'in nükleer tehditlerine karşı savunma sistemlerinin geliştirilmesine yönelik destek verdiği biliniyor. Bu durum, savaşın çıkmasına zemin hazırlayan unsurlardan biri olarak öne çıkıyor. Savaşın başladığı dönemde, Trump’ın dostları arasından bazı ülkelerin, özellikle de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin, savaşa dolaylı yoldan katkı sağladığı belirtiliyor.
Analizlere göre, İsrail’in saldırıları sonrası İran’ın karşı atağında belirleyici olan bazı aktörler, Trump dönemindeki dostluk ilişkilerinin izlerini taşıyor. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer Körfez ülkeleri, uzun zamandır İran’a karşı bir cephe oluşturma çabası içerisindeler. Bu noktada, Trump’ın dış politikası, bu ülkelerin stratejik motivasyonlarını güçlendirmiş olabilir. Ayrıca, Trump’ın eski danışmanları ve iş ortakları aracılığıyla elde ettikleri bilgiler, bu savaşın çıkmasında etkili olmuş görünüyor.
Basında çıkan yorumlar, savaşın yalnızca bir askeri çatışma olmaktan öte, bir ekonomik fayda kapısı olarak da değerlendirildiğine işaret ediyor. Çatışmalar, silah sanayi ve enerji piyasaları için büyük fırsatlar doğururken, savaşın uzun vadeli sonuçları da bu açıdan incelenmeyi bekliyor. Ayrıca, Trump'ın dostları arasındaki bazı iş adamlarının bu savaşla birlikte milyarlarca dolarlık kazançlar elde etmesi, tarihin bilinen birçok savaşına benzer bir yapı ortaya koyuyor.
Bütün bu dinamikler göz önüne alındığında, savaşın kazananları kim sorusu daha da önem kazanıyor. Dolayısıyla, arka planda dönen ipin uçlarını elinde tutan Trump’ın dostları, hem siyasi hem de ekonomik açıdan önemli bir konumda bulunuyor. Sonuç olarak, conflict olarak isimlendirilen İsrail-İran savaşı, Trump’ın dostları dahil birçok unsuru iç içe geçirmiş bir mücadeleye dönüşmüş durumda.
Uzmanlar bu karmaşanın çözümünün pek de kolay olmayacağı görüşünde. Savaşın ardındaki güç mücadelesinin yanı sıra, insani boyutları ve sivil kayıplar da büyük bir öneme sahip. Orta Doğu’nun derin çatışmalar ve siyasi çekişmelerle dolu geçmişi, bu tip savaşların sonuçlarının ne kadar yıkıcı olabileceğini gösteriyor. Dolayısıyla, sahadaki aktörlerin pozisyonları, muhtemel barış süreçleri için belirleyici faktörler arasında yer alıyor.
İlk bakışta, Trump’ın dostları arasındaki işbirlikleri, bazı diplomatik zaferler ve ekonomik kazanımlar sunuyor olabilir. Fakat unutulmamalıdır ki savaş, insanların hayatını kaybetmesine ve toplumsal huzursuzluklara yol açarak, tarih sayfalarında derin izler bırakacaktır. Kim kazanacak? Cevaplar, savaşın gidişatı ile ortaya çıkacak. Ancak şu an için belirgin olan tek şey, Trump’ın dostlarının bu aşamada savaşın önemli bir parçası haline geldiğidir.